11 Ara 2013

Seyit Onbaşı Öyküsünü Kendi Ağzından Anlatıyor


“…18 MART 1915 sabahı boğaza girip tabyalarımızı top ateşine tutan 12 İngiliz ve 4 Fransız savaş gemisi, Amiral Robeck komutasında ilerlemeğe başladı.
      Çanakkale Boğazının iki yakasındaki mevzilerden açılan yoğun ateş ve Karanlık liman’a döşenen mayınların patlamasıyla, ayrıca Mecidiye Tabyasından atılan top mermileri ile İngiliz İnflexıble ve Ocean zırhlıları ile Fransız Bouvet ve Goubis zırhlıları batırıldı.
    Yine aynı gün Rumeli Mecidiye Bataryası komutanı Yüzbaşı Hilmi Bey’in emri ile topçu Teğmen Fahri Bey, FransızBouvet zırhlısını vurdu. Gemi Komutanı Rapeot ve 639 kişilik mürettebatı boğuldu. Birkaç kişi yüzerek kurtuldu.
Yine aynı gün Koca Seyid, İng. OCEAN zırhlısını vurdu…”

Yrd. Doç. Dr. Mithat Atabay'ın verdiği bilgiye göre Seyit Onbaşı olayı, 1936 yılında Cumhuriyet Gazetesi muhabiri Gıyas Tekin Bey'e anlattı. Küpürü yıllardır saklanan haberde Seyit Onbaşı'nın sözleri özetle şöyle aktarılıyor:
"Kilitbahir Mecidiyesi'ndeki uzun 24'lüklerin üçüncü topunda idim. Bir kere mermiyi kucaklayacak oldum, yağlı olduğundan elimden kaydı. Elimi biraz topraklayarak bir dizimi yere koydum ve mermiyi sırtladım. Merdivenleri ilk defa nasıl çıktığımı hatırlamıyorum. Gene aşağıya atlayarak 2., 3., 4. mermileri sıra ile taşımaya başladım. Aslan topumuz gürlemeye başlamıştı. 4. mermiyi attıktan biraz sonra idi, Gonca Suyu tarassut mevkisi, iki mermimizin isabetini bildirmişti. Bu haberi de duyduktan sonra bana gülleler, ufak bir saman çuvalı kadar yenik (hafif) geliyordu. Sanki denizin üzeri yanıyordu. Sağda solda iki gemi, kara dumanlar ve kızıl alevler içinde yana yana batıyordu."

ÇANAKKALE SAVAŞINA BİZZAT KATILMIŞ OLAN GAZİ BEHİÇ ONBAŞI, SEYİT ONBAŞI’NIN 276 KİLOLUK TOP MERMİSİNİ SIRTINA ALIP NAMLUYA SÜRMESİNİ ANLATIYOR:

“GAZİ BEHİC ONBAŞI

Benim çocukluğumda Erenköy’de oturuyordu.
Babamın tanıdığı olduğu için ara sıra ziyaretine gider, elini öperdik.
Isparta’nın Ulema köyünden olduğunu söylerdi.
İlerlemiş yaşına rağmen, vakit namazlarını Erenköy istasyonu yanında bulunan Zihni Paşa camiinde kılardı.
İşte ben, kendisini en çok bu camide görürdüm.
Namazdan sonra bazen avludaki kanepelerden birine oturur, ağaçların gölgesinde kendisini dinleyenlere Çanakkale hatıralarını anlatırdı.
Bir gün şöyle anlatmıştı: “Yavrucuğum! Ben Çanakkale Savaşı’na Topçu olarak katılmıştım.
Yüksek bir yerden dürbünle bakarak, karaya çıkarma yapan İngiliz birliklerinin yerini tespit ediyorduk.
Bir ara Katana Beygirlerinin zorlanarak çektikleri bir araba gördüm.
Arabanın üzerinde Kızılhaç bayrağı taşıyorlardı!
Arabayı üsteğmenime göstererek: ‘Komutanım! Ben bu arabanın ilaç değil, cephane taşıdığı kanaatindeyim. Baksanıza hayvanlar nasıl zorlanıyorlar!’ dedim.
Üsteğmenim dürbünle iyice baktıktan sonra: ‘Evet, haklısın Behic. Ben de aynı kanaatteyim. Ama uluslar arası anlaşmalar var. Kızılhaç Bayrağı taşıyan bir araca ateş edemeyiz’ dedi.
Ben yine ısrar ettim. ‘Komutanım! Harp hiledir. Bunlar, Kızılhaç Bayrağı ile bizi aldatmak istiyorlar.
Siz sorumluluğu üzerinize alın ve ateş emri verin.
Araba, menzilimizin içinde ve tam hedeftedir’ dedim.
Üsteğmenim sorumluluğu yüklenip ateş emrini vermesiyle namluyu ateşledim.
Mermi tam hedefini bulmuştu.
Büyük bir infilâk oldu. Hakikaten ilâç arabası ile cephane taşıyorlarmış.”
Yine Gâzi Behic Onbaşı’nın anlattığına göre, Rumeli Mecidiyesinde takım subaylarından Teğmen Fahri Bey vardı. Genç ve çok yaman bir topçu subayı idi.
Onun hakkında: “Top mermisi ile uçan kuşu bile vurur!” diyorlardı.
Batarya komutanı da Yüzbaşı Hilmi Bey idi.
Fransız Harp Gemisi, kıyılarımızı şiddetli bir top ateşine tutmuştu.
Teğmen Fahri Bey, bizzat kendisi top namlusunun yan ve yükseliş ayarlarını yaptı ve Fransız Harp Gemisi’ni hedefe aldı.
Batarya komutanı Yüzbaşı Hilmi Bey’in komutu ile top ateşlendi ve tam isabet kaydedildi.
Daha önce Anadolu Hamidiye Tabyasından atılan mermi ile yaralanan düşman zırhlısı vurulmuştu.
639 mürettebatı olan harp gemisi, boğazın serin sularına gömülürken ancak beş asker yüzerek kurtulabildi.
Fransız gemisinin batırılması üzerine İngilizler, Rumeli Mecidiyesini susturmak için çok şiddetli bombardımana başladılar.
Şarapnel parçaları, siperlerin üzerine ölüm saçarken takım subayı Fehmi Bey’in emriyle askerler, sığınağa doğru koştular.
O sırada bir İngiliz mermisi, cephaneliğe tam isabet etmişti.
Sığınağa yakın olan bu cephanelikte büyük bir patlama oldu.
Sığınağa koşan askerlerin önde olanları sığınağa ulaştılar.
Arkadan gelenler ise, cephanelikteki sarsıntının etkisiyle etrafa dağıldılar.
Sayıları 40 kişiydi.
14 tanesi şehid olmuştu. 24 yaralı vardı.
İki asker de yara almadan kurtuldular. Bunlardan biri, Edremit’in Çamlık Köyü’nden Mehmed oğlu Seyid idi. Diğeri de, onun takım arkadaşı olan Ali idi.
Ali, olup bitenleri anlamak için sürünerek biraz gerideki mevzilere baktı.
Yaralı askerler, şehidleri tespit ediyorlardı.
Ali, tekrar kendi topunun başına geldi.
Arkadaşları arasında Koca Seyid diye anılan asker ise, yerde baygın yatıyordu.
Ayıldığı zaman, yanında bulunan takım arkadaşı Ali’den başka kimseyi göremedi ve: “Arkadaşlar nerede?” diye sordu.
Ali, soğukkanlı bir şekilde: “Arkadaşlar mertebelerini buldular.14 şehid, 24 yaralımız var. Ayakta sağlam olarak seninle ben, sadece ikimiz kaldık” dedi.
Koca Seyid, denize doğru bir daha baktı.
Düşman gemileri, karaya iyice sokulmuşlardı.
Bombardıman devam ediyordu.
Geride bulunan tabya, bombardıman sonucu çökmüş ve üç asker hariç, herkes çöken toprağın altında kalmıştı.
Koca Seyid, tekrar gemilere baktı. Sonra, topa baktı.
Sonra da 276 kiloluk mermiye baktı ve : “Gel Ali, yardım et de şu gülleyi sırtıma alayım.” dedi.
Ali: “Bu mümkün değil, Koca Seyid!” diye karşılık verdi.
Koca Seyid tekrar, yerde duran mermiye baktı ve: “Bu mermi, lisân-ı hâl ile: Beni namluya sür, diyor!” dedi.
Ali, topun yan yatmış olan vincini kontrol etti.
Sonra, şaşkın şaşkın, arkadaşının yüzüne bakarak: “Kaldıramazsın Seyid” dedi.
Koca Seyid: “Hele bir deneyelim” diyerek ısrar etti.
Ali de: “Allah (c.c) yardımcımız olsun” dedi ve merminin ucundan tutarak yerden biraz kaldırdılar.
Mermiye gres yağı sürüldüğü için ellerinden kayıp yere düştü.
Parmaklarını toprağa bulayıp tekrar denediler.
Ali’nin yardımıyla Koca Seyid, mermiyi nihayet sırtına alabildi.
Sendeleyerek topa doğru yürüdü.
Merdiven basamaklarına ayağını attı. “Ya Allah! Bismillah” diyerek güçlükle mermiyi namluya sürdü ve kamasını kapadı.
Gerek Ali ve gerekse Koca Seyid her ikisi de numara eri değildiler. Bu sebepten dolayı, mermiyi namluya sürmenin dışında nişangâh ayarı yapmak, namluya yan ve yükseliş vererek hareket halinde olan hedefe tevcih etmekte pek usta değildiler.
Her şeye rağmen namluyu hedefe doğru çevirip mesafeyi tahminen ayarlayan Koca Seyid: “Bismillah” diyerek topu ateşledi.
Hedef Ocean Savaş Gemisi idi.
Bu sırada sığınağa koşup ölümden kıl payı kurtulan Batarya Komutanı Yüzbaşı Hilmi Bey, sığınaktan çıkıp sipere dönmüştü.
Atılan merminin, hedefe isabet ettiğini gördü: “Hangi yiğit, topu ateşledi!” diye merak ederek topun yanına geldi ve: “Sen miydin Seyid? Vurdun gemiyi” dedi.

Seyid Onbaşı’nın İng. Savaş gemisi Ocean’ı vurduğu bu top günümüzde İstanbul Harbiye Askeri Müzesinin bahçesindedir. Her gün yüzlerce ziyaretçi onu görmektedir.
Sultan II. Abdulhamid Han 1886 yılında ilgili fabrikaya bu toplardan 8 adet Çanakkale istihkâmları için sipariş verip 1889 da teslim almıştır. Daha sonra Asaf Paşa tarafından Çanakkale ye getirilmiş ve Rumeli Mecidiyesi ile Anadolu Hamidiye Tabyalarına yerleştirilmiştir.

SEYİD ONBAŞININ KULLANDIĞI TOPUN AKADEMİK HÜVİYETİ
1.Topun İsmi: Kahraman Nefer Seyid Topu
2.Topu Almanlardan satın alan: II. Sultan Abdulhamid
3.Topun sipariş tarihi: 1886
4.Sipariş verilen firmanın adı: Alman Kurup Firması
5. Türkiye ye teslim tarihi: 1889
6.  Markası: Kurup Marka Çakılı Top
7.Namlu uzunluğu: 11,37 metre
8.Namlu Çapı: 35 cm
9.  Namlu ağırlığı: 85 ton
10.  Kundak boyu: 8,4 metre
11.  Toplam ağırlığı: 170 ton
12.  Mermi uzunluğu: 1,72 metre
13.  Mermi ağırlığı: 276 kg[1]

1 yorum:

Düşüncelerinizi Paylaştığınız İçin Teşekkür Ederim.